Tüm dünyada önemli bir halk sağlığı sorunu olan non-tifoidal Salmonella (NTS) sıklıkla gastrointestinal enfeksiyonlara neden olmakta ve taşıyıcılığa yol açabilmektedir. NTS'nin idrarda izolasyonu ve idrar taşıyıcılığı oldukça nadirdir ve predispozan faktörlerin varlığında sıklığı artmaktadır. Kinolon dirençli Salmonella spp. oranlarının hızla arttığı günümüzde, özellikle risk grubundaki hastalarda doğru tedavi protokolünün uygulanması, taşıyıcılık gelişiminin önlenmesi için en temel adımdır. Bu olgu raporunda, idrarda Salmonella Enteritidis taşıyıcılığı olan insan immün yetmezlik virüsü [human immunodeficiency virus (HIV)] ile enfekte bir hasta sunulmuştur. Elli dokuz yaşında erkek hasta dizüri şikayetleriyle polikliniğe başvurmuştur. Hastanın HIV enfeksiyonu nedeniyle takip edildiği ve uygun antiretroviral tedavi aldığı saptanmıştır. Koroner arter hastalığı, hipertansiyon, kronik böbrek yetmezliği ve nefrolitiyazisi olduğu öğrenilmiştir. Ateşi olmayan hastanın fizik muayenesinin normal olduğu; idrar kültüründe Salmonella spp. ürediği ve serotiplendirme yapılarak S.Enteritidis rapor edilmiştir. Duyarlılık profili disk difüzyon yöntemiyle ampisilin, seftriakson, sefotaksim ve trimetoprim/sülfametoksazole duyarlı, gradiyent test yöntemiyle siprofloksasine dirençli (MİK= 0.19 mg/L) bulunmuştur. Alt üriner sistem enfeksiyonu (ÜSE) düşünülen hastaya beş günlük sefiksim tedavisi başlanmıştır. Tedavi sonrası şikayetlerinde düzelme olmayan hastanın kültüründe tekrar S.Enteritidis üremiştir. Yakın zamanda gastroenterit geçirdiği öğrenilen hastadan alınan dışkı örneğinde Salmonella spp. ürememiştir. Hasta iki hafta daha sefiksimle tedavi edilmiş ve kontrol kültüründe üreme olmamıştır. Birkaç hafta sonra üriner semptomları tekrarlayan hastanın idrar kültüründe tekrar S.Enteritidis üremesi gözlenmiş ve tedavi planlanmıştır. Ürolojik değerlendirmede bilateral çoklu taş ve kortikal kistler saptanmış ve operasyonun mümkün olmadığı belirtilmiştir. Hastanın 27 ay boyunca idrar kültürlerinden izole edilen 12 izolat, AP-PCR kullanılarak genotiplendirilmiş ve tüm izolatların aynı genotipte olduğu gösterilmiştir. Hastanın takipleri sırasında semptomatik veya asemptomatik olduğu dönemlerde 27 ay boyunca bakteriüri devam etmiş ve HIV enfeksiyonu ve altta yatan nefrolitiyazisle ilişkilendirilmiştir. Mevcut tablo, olası Salmonella gastroenteriti sonrası gelişen NTS kaynaklı ÜSE ve takip sırasında gelişen üriner taşıyıcılık olarak değerlendirilmiştir. NTS kaynaklı ÜSE tespit edildiğinde, hastalar risk faktörlerinin varlığı açısından değerlendirilmelidir. Risk faktörlerinin ortadan kaldırılması, tam kür elde etmek ve taşıyıcılığı önlemek için kritik öneme sahiptir. Aksi takdirde, uzun süreli antibiyotik tedavisinin dahi yetersiz kalması mümkündür. Salmonella enfeksiyonlarının tedavisinde ve dekolonizasyonunda ilk seçeneklerden biri olan florokinolonlara karşı artan direnç oranları endişe vericidir. Akılcı ilaç kullanımının yanı sıra, ilaç direncinin gelişiminde büyük rol oynadığı gösterilen tarım ve hayvancılık sektöründe antimikrobiyal kullanımına ilişkin politikaların titizlikle düzenlenmesi önem arz etmektedir. Ayrıca HIV ile yaşayan kişi sayısı göz önüne alındığında, bu hastaların takibinde NTS enfeksiyonları akılda tutulmalı ve hastalar taşıyıcılık açısından izlenmelidir.
Download full-text PDF |
Source |
---|---|
http://dx.doi.org/10.5578/mb.202501122 | DOI Listing |
Enter search terms and have AI summaries delivered each week - change queries or unsubscribe any time!